• Nombre de visites :
  • 1046
  • 26/12/2012
  • Date :

İmam Humeyni ve Velayet-i Fakih(1.Bölüm)

imam humeyni ve velayet-i fakih

Bu iki özelliğe sahip liyakatli biri kalkıp da devlet kuracak olursa hz. Resulullah'ın -saa- toplumu idare konusunda taşıdığı velayeti taşımış olur ve bu durumda herkesin ona itaat etmesi gerekir.

'Hz. Resulullah'ın -saa- devlet idaresi hususundaki yetkilerinin mi daha fazla olduğu, yoksa hz. Emir'in mi -hz. Ali-" gibi veya 'hz. Emir'in -s- yönetim hususundaki yetkilerinin fakihlerden daha fazla olduğu" yolundaki laflar tamamen kuruntulardan ibaret olup bâtıl ve yanlıştır. Evet, hz. Resulullah'ın -saa- faziletleri herkesten üstün ve daha fazladır; ve ondan sonra da hz. Emir'in -s- faziletleri herkesten fazla ve ileridir; ama fazilet ve üstünlüklerin daha fazla olması "devlet idaresi hususunda" kimseye şer'an "daha yetkili de olma" gibi bir konum kazandırmaz. Ordu hazırlama ve insanları savaş için seferber etme, valiler ve diğer yetkilileri atama, vergi toplama ve bu gelirleri Müslümanların salah ve hayrına olacak yollarda harcama... gibi hususlarda hz. Resulullah -saa- ve diğer masum imamlar salavatullah aleyhim'in sahip olduğu bütün yetkiler İslam açısından bugün kurulacak bir İslam devleti için de geçerlidir ve onda da olacaktır, ancak bu belli bir şahsa ait değildir, "âdil âlim" için geçerlidir denilmiştir.

İtibarî Velayet

Hz. Resul-ü Ekrem'le -saa- Ehl-i Beyt imamlarının -s- taşıdığı velayet ve yetkinin,   gaybetten sonra fakihte de bulunabileceğini söylerken fakihlerin makamıyla hz. Resulullah -saa- ve imamların -s-makamlarının da aynı olduğu gibi bir anlam çıkarılmamalıdır asla; zira bizim burada ele aldığımız konu makam ve derece değil, 'Vazife"dir. "Velayet",  yani devlet kurma, ülke yönetme ve mukaddes şeriat kanunlarının uygulanması pek ağır ve önemli bir vazifedir, ama kimse bu yolla olağanüstü bir makam ve konuma ulaşmış olmaz, İslam devletinin başında bulunma, kimseyi 'herhangi bir insan olmaktan daha üst ve öte bir hadde yükseltmez.  Başka bir deyişle burada söz konusu ettiğimiz 'Velayet", yani egemenlik, yönetme ve idare olayı, çoğu kimsenin tasavvur ettiğinin tam tersine, bir ayrıcalık ve üstünlük değil, ağır, ciddî ve hassas bir sorumluluktur.

'Velayet-ı Fakih" konusu, akla dayalı itibarî konulardandır([1]) ve hukukî konumdan başka bir konumu yoktur, tıpkı mümeyyiz olmayanlar ve küçükler için kayyım tayinindeki hukukî yaptırım gibidir. Milletin kayyımıyla, mümeyyiz olmayanların kayyımının, hukukî olarak vazife ve konum açısından hiçbir fark yoktur. İmam'ın -s- bir kimseyi, mümeyyiz olmayan veya bakım ve korunmaya muhtaç birinin bakım ve sorumluluğunu([2]) üstlenmeye (=kayyım) veya resmî bir göreve ya da belli bir vazifeye tayın etmesi gibidir. Bu konularda hz. Resul-ü Ekrem'le -saa- imam veya fakih arasında bir fark gözetilmesi zaten makul değildir.

Mesela fakihin velayet sahasına giren işlerden biri 'hududu", yani İslam ceza kanunları olan hadleri uygulamaktır. Hadlerin uygulanmasında hz. Resul-ü Ekrem efendimizle -saa- imam veya fakih arasında bir ayrıcalık olduğu düşünülebilir mi? Yani mesela, fakihin makam ve derecesi -peygamber ve imamdan- daha aşağı olduğu için daha mı az vurması gerekir? Mesela cezası 100 kırbaç olan zina suçunun haddini hz. Resulullah -saa- vurdurtursa 150, hz. Emir'el müminin -s- vurdurtursa 100, fakih vurdurtursa 50 darbe mi olacaktır? Yoksa şöyle mi: İslam’da yönetimden sorumlu olan, yürütme işlerinden de sorumludur ve Allah'ın hadlerini -belirlediği cezalan- uygulaması gerekir; ister hz. Resulullah -saa- olsun, ister hz. Emir'el müminin -s-olsun, ister o hazretin mesela Basra veya Küfe şehrindeki valisi veya ister herhangi bir zamandaki fakih olsun –fark etmez ve bu hadleri uygulaması gerekir.


[1]- Tekvininin karşıtı olan 'İtibari", beşeri anlaşma ve sözleşmelerden kaynaklanan kuralları içerir ve belirleyeninin adını alır. Belirleyeni sâri olursa "şer'i itibâr" olarak adlandırılır, günlük yaşamın düzen ve gereği için bir insan veya insanlarca belirlenmiş kararlaraysa "itibar-i ukelâi" (akıl ve mantık gereği muteber olan) denir.

[2]- Çocuk veya delinin bakımı kastediliyor. Bebeğin bakımı 1. derecede anne babasına düşer. Bunlar hayatta olmaz veya gerekli şartlardan yoksun bulunurlarsa İslam devletinin başkan veya imamı bu iş için birini tayin edip görevlendirir

Veliyy-i Fakih’in Şartları

Velayet-i Fakihin Delilleri(Birinci Bölüm)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)